Yıl sonu yaklaşırken, kendime karşı dürüst olmak adına geriye dönüp baktığımda bu yıl öğrendiğim birkaç fikri paylaşmak istiyorum:

1. İşe başlamayı kolaylaştırarak ertelemenin önüne geçebilirim.
Geçen yıl 735 km koşmuştum. Bu yıl kendime bir hedef koymadım. Bir yarışta koşmak için de hazırlanmadım. Buna rağmen 900 km koşmuşum. Yaşayacağım yere karar verirken, sık yaptığım aktivitelere uygun bir semtte olmasına dikkat ettim. Şehrin en batısında, nehre yakın bir yerde yaşayarak, evden çıkınca bir sokak yürüyerek koşmaya başlayabiliyorum. Koşu yapmak için sarfetmem gereken eforu azaltarak, daha fazla koşmayı başardım.

Yazılım geliştirirken verimliliği belirleyen ana unsur, zihni “flow” ya da “the zone” diye adlandırılan evreye sokabilmek. Bu genelde 10-15 dakikalık çalışmadan sonra gerçekleşiyor. Bunu beceremeyince insan video izleyerek, webde gezinerek vakit öldürüyor. Oysa tek gereken o işi yapmaya başlamak, başladıktan sonra gerisi geliyor. O yüzden zone’a girmeyi ne kadar kolaylaştırırsak, verimliliğimizi o kadar arttırabiliriz.

Zone’a girmeyi kolaylaştırmak için öğrendiğim bir taktik şu oldu: Günün sonunda bir işi tamamlayabilecekken onu bitirmiyorum. Yarıda bırakıyorum. Sabah kolayca başlayabileceğim, ne yapmam gerektiği belirli olan bir iş olunca zone’a girmek için gereken giriş bariyeri azalıyor.

2. Kendimi geliştirmek istediğim alanlarda “feedback loop” kurabilirim.
Portland’da kaldığımız otel bizi caddeye bakan, gürültülü bir odaya koydu. Sabah telefonla arayarak “Geceniz nasıl geçti, herşeyden memnun musunuz?” diye sordular. Gürültüden rahatsız olduğumuzu söyleyerek odamızı değiştirdik. Bize sormasa, belki o odada kalıp tatilin sonunda otele kötü puan verecektik. Otel geri bildirim alıp, aksiyona geçerek krizi bizi memnun etmek için bir fırsata çevirdi.

Facebook, 6 ayda bir yapılan anket ile çalışanların nabzını yokluyor. Bu anket takımlar için bir X-Ray görevi görüyor, bundan sonra çalışanları memnun etmek için ekip yöneticilerinin tek yapması gereken kötü çıkan yönleri düzeltmek için adımlar atmak.

Youtube kanalından videolar yayınlayan Billur Saatçi izleyenlere “Bir sonraki video’da nereyi gezelim?” diye soruyor. Yorumlarda çok sayıda kişi Balat diyince bir sonraki videosunu orada çekiyor. Amaç takipçilerinin hoşuna gidecek bir içerik oluşturmaksa, onlara sormaktan daha mantıklı ne var?

Feedback loop, sadece şirketlerin kullandığı bir yöntem olmak zorunda değil. Hedefim ne? Daha iyi bir yönetici olmak, daha iyi bir sevgili olmak, daha iyi bir arkadaş olmak, daha iyi bir evlat olmak? Ona göre, ilk adım bu feedback loop’u kurup, karşımdakinin görüşlerini öğrenmekten geçiyor!

3. Başkalarından daha sık yardım isteyip, onları hayatıma ortak edebilirim.
Bu yıl çevremdekilerden yeterince yardım istemediğimi farkettim. Benden çok daha zeki bir sürü iş arkadaşım var. Neden onlardan faydalanmıyorum? Takıldığım teknik konuları, şirket içi gruplarda daha sık sormaya başladım. Başarılı diğer mühendislerin de herşeyi bilen değil, bilmediklerini sorup öğrenme sürecini hızlandıran insanlar olduğunu gördüm.

İş yerinde, mühendisleri mentorlarla eşleştiren bir programa kayıt oldum. Mentor olarak değil :) Benden birkaç yaş küçük bir mühendis ile her hafta buluşuyoruz. Bana daha hızlı yazılım geliştirme konusunda akıl veriyor, bildiklerini paylaşıyor.

Bu yazının taslaklarını arkadaşlarımla paylaşmak için hangi siteyi kullanabileceğimi de Twitter’da sordum. Hayatta yalnız olmadığını hissetmek insanı rahatlatan bir duygu, herşeyi kendi başıma çözmem gerekmiyor.

Bonus:
Bu yıl hayatımda yaptığım en büyük değişiklik giysilerimi çekmecelere dik yerleştirmek oldu. Giysileri yatay koyunca daha az yer kaplıyorlar fakat aradığınızı bir bakışta bulamıyorsunuz ve bütün yük en alttaki giysilerin üzerine biniyor. Marie Kondo’nun kitabından öğrendiğim katlama tekniği şu videoda gösteriliyor:


Bu yazının taslaklarını okuyan Alp, Halil, Kaan ve Zeynep’e çok teşekkürler.