Los Angeles’ta kaldığım paylaşımlı evin üst katında üç oda var. Bir tane de banyo. Üst kattaki odalardan biri boşalınca içine girip gezdim. Evin en büyük odasıymış ve kendi banyosu varmış. Bunu görünce o odaya imrenmeye başladım. İçten içe bir sonraki sefer orada kalmak istediğimi düşünmeye başladım.
Büyük odanın sahibi bir gün benim odamı görünce şaşırdı. Odamın ne kadar aydınlık olduğunu, kendi odasının iyi ışık almadığı için kötü bir enerjisi olduğunu söyledi. Benim evde en önem verdiğim özellik aydınlık olmasıdır. Ve odamın diğerlerinde olmayan çok keyifli bir balkonu vardı. Oysa ben odamın güzel yönlerine odaklanmak yerine kendi banyosunun olmamasına odaklanıyordum. Fark ettim ki meğer ben haftalardır evin en güzel odasında kalıyormuşum, ama diğer odaya imrenmekten kendi odamın güzel yönlerinin kıymetini bilmeyip, yeterince şükretmiyormuşum.
Hayatta da başkalarının işlerine ya da evliliklerine dışarıdan bakıp imrendiğimizi, oysa kim bilir dışarıdan görünmeyen türlü sorunlar olabileceğini arada kendimize hatırlatmamız gerekiyor. Kim bilir hayatta hangi alanlarda en güzel odada kalıyoruz ve farkında değiliz?