“Ne zaman iyileşiriz?” Erhan Ali Yılmaz’ın bu konuda sunduğu 100 farklı fikiri içeriyor. Her fikir, bir sayfalık yazı ve bir sayfalık çöp adam çizimi ile sunuluyor, dolayısıyla kitap kolayca okunuyor. Maalesef çizimler anlatılanlara bir katkı sağlamadığı gibi, ince kağıda yapılan baskı yüzünden arka sayfadaki yazıları okumayı da zorlaştırmış. Kitaptaki farklı bakış açılarından faydalandım, hatırlamak istediğim kısımlar ise şöyle:
Başlamak, harekete geçmek üzerine:
- Öz şefkat bir düşünce değil, bir aksiyon. İlk adımı, “Bugün neye ihtiyacım var?” sorusunu kendimize sorarak atabiliriz.
- Başlamak için iyi olmak zorunda değilsin. İyi olmak için başlamalısın!
- Sağlıklı beslenmeyle ilgili bir kitap okumak bize kendimizi sağlıklı besleniyormuş gibi hissettiriyor. Zamanımızı şu ana kadar okuduklarımızı uygulamak yerine, yeni şeyler öğrenmekle geçiriyoruz. Bize ve çevremize fayda sağlayan asıl şey elimizdekileri artırmak değil, kullanmak. “Bu konuda ben ne biliyorum? Bunları nasıl kullanabilirim?” diye kendimize soralım.
- Korku bekleyerek geçmiyor. Bisiklete binmeyi öğrenmek için hiç korkmadığımız anın gelmesini beklesek belki de hiçbir zaman bisiklete binmesini öğrenemezdik.
- Hazır hissedene kadar beklersek hayatımızın geri kalanını bekleyerek geçirebiliriz. Hazır hissetmeyi kolaylaştıran bir şey daha var. O da hazır hissetmeyi beklemeden o işin en basit haline başlamak. Mesela evlenmeden önce tatile çıkmak ya da aynı evde yaşamak gibi. Eğer bir bebek yürümeye başlamak için hazır hissetmeyi bekleseydi, hiç yürüyemezdi. O bebek kendisini hazır hissetmeyi beklemeden başladı emeklemeye.
Bilinçli farkındalık üzerine:
- Günlük hayatımızdaki davranışlarımızı alışkanlıklara çevirip ezbere yapmaya başlıyoruz. Fark etmeden ezbere yiyor, ezbere yürüyor, ezbere araba kullanıyoruz. Öyle olunca yaptığımız şeyden ne tat ne de keyif alabiliyoruz. Günü yaşamamış oluyoruz.
- İş, ilişkiler, sağlık, konu ne olursa olsun kafamız hemen sonuca takılıyor. Maç nasıl geçiyor demiyoruz. Maç kaç kaç diyoruz. Sınavdan kaç aldın diyoruz. Kaç kilo verdin diyoruz.
- Ne zaman duygularımız tetiklense, olaylara değil, onları yorumlayış şeklimize bakıp kendimize “Bu durum başka nasıl yorumlanabilir?” diye sorabiliriz.
- Rutinimizin içinde bir şeye sabretmemiz gerekiyorsa, bu o konunun doğasıyla barışmadığımıza işaret edebilir. Kedimizin tüylerini okşamayı sevip onun tüy dökmesine gıcık olmak gibi. Bu anlarda konuyu problem gözüyle görmeye ve bu probleme sabretmeye çabalamak yerine, “Benim bu konunun doğasıyla barışmadığım ne var?” diye sorsak nasıl olur.
- Bir şeyi oldurmaya çalışırken acele etmek o işi hızlandırmak yerine yavaşlatır. Bir keki 200 derecede otuz dakika pişirebiliriz. Ancak ısıyı 400 dereceye çıkarırsak pişme süresi on beş dakikaya inmez, o kek yanar. Hayatımız da böyle.
- Hayat değiştirmek saç kestirmeye değil saç uzatmaya benzer. Değişiklik için anlık bir davranış değil, uzun süreli adanmışlık gerekir. Hayatımızda bize faydalı değişiklikler yaratacak şeyler çoğunlukla rutinler.
- Bir birim paramızla eşya alırsak bir birim mutlu oluyoruz. Aynı parayla deneyim yaşarsak üç birim mutlu oluyoruz. Bu deneyimi sevdiklerimizle yaşarsak beş birim mutlu oluyoruz.
- Yerini sevmeyen çiçek olduğu haliyle durur, çok çiçek açmaz, büyümez, değişmez. Eğer coşmuyorsak, çiçek vermiyorsak, enerji yaymıyorsak belki de saksımızın yerini değiştirmenin zamanı gelmiştir.
İlişkiler üzerine:
- Neden bu kadar çok kızıyoruz? Çünkü kızmak kolay. “Seni kıskanıyorum” demek zor, kızmak kolay. “Bu yaptığın şey beni üzdü” demek zor, kızmak kolay. “Seni kaybetmekten korkuyorum” demek zor, kızmak kolay.
- Elalem ne der mahkemesinde suçsuz yere yargılanan sanık da, suçsuz yere yargılayan elalem de olabildiğimizi fark ettiğimizde iyileşiriz.
- İlişkideki en kilit soru: Benim bu problemi çözmeye gönlüm var mı? Bu öneriyi denemeye gönlümüz var mı? Terapistle konuşmaya gönlümüz var mı? Senin baktığın taraftan bakmaya gönlüm var mı?
- Eğer bir çiçekten hoşlanırsan onu kopararak eve götürebilirsin. Ama bir çiçeği seversen ona hiç dokunmazsın. Bir şeyin doğasına müdahele etmek onu sevmek olmaz. Sevdiğimiz insanlar için yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri onlara kendileri olmalarına izin vermek olabilir.